28 Şubat 2017 Salı

KENDİ NASİHATİNİ VERENLER ADINA


Hep bir iyisi olurum da hep bir iyisini yaşarım hevesiyle bunca sene, yılmadan-yıkılmadan yürüdüm. Kara sular içinde boğulduğum da oldu bir damla suya hasret kaldığım da. Ey ömrüm, görüyor musun? Bu balçıktan yolda yürümenin bir anlamı yok. Her adımda daha da fazla sıvazlanıyor dünyanın pisliği insanlığına. Saf mutluluklar yaşarım inancıyla bir fazlasını almak istediğin kirli nefesin bir kıymeti yok. Unutma bu yola ne hayallerle çıkıp ne hayal kırıklıklarını ruhundan söküp attığını. Açılan sayısız yarada sırtını sıvazlayanların omzuna yatıp ağladığında hangi teselli ruhundaki acıyı dindirebildi. Susma söyle, iç acını dünyadan çıkıp cehenneme inen bir yol olarak gördüğünde gökyüzünü kim seninle aynı gördü? Matemi öyle bir giyinmişsin ki, iliklerine çelikten halatlar takılı düğmelerin. Hani şu an şuracıkta ölüversen sana kefen değil matem, beyaz değil siyah layık görecekler.
Gençliğim, bugünüm, dünüm. At üzerinden ölü toprağını. Yaşanmamış yarınları yakıyor, kendini bir başkaları adına harap ediyorsun. Kimse tutmaz elinden yahut yükünün zerresini anlamazlar. Uçurumun kenarında eteklerin uçuşurken kayalıklardan aşağıya ya da dar ağacında bir ipe dalmışken gözlerin seni bir adım geriye getirecek senden başkası değil. Diğerleri kör değil, görüyor. Ancak tutmazlar kollarından seninle birlikte uçurumdan düşmeyi göze alarak. Yakmazlar canlarını dar ağacının bir soluk ötesinde durarak. 
Tuz bastığın yaralardan elini ayağını çekmek, bir çeyiz gibi sakladığın tüm anıları içinde yakmak vaktidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder