26 Eylül 2023 Salı

KIZIP, KÜSEMEYENLERE; BANA



Sırtım hiç sıvazlanmamış gibi takdir görmeyi arzulamaktan ileri gitmiyor insani duygularım. Bu yüzden dönüp dönüp kendime kızmaktan, hatayı hep kendimde aradığım halde bunun kavgasını hayatımdakilerle yapmaktan pahası ne olursa vazgeçemedim. Etrafımdakileri kırdıkça ben mi kırıldım, yoksa onları var olan kırıklarıyla gördükçe kendime benzetip şartları denk mi saydım bilmiyorum. Keşke kızmak kadar küsmeyi de öğrenmiş olsaydım. Belki o zaman "benim derdim bu" diye diye sağa sola çarpmaktan ne kendim yorulurdum ne de çarparken yıktıklarımdan mesul olurdum. Yoruldum. Gönlüm her şeyi isterken  yetemediklerimden, yaptığım kadarının ne kendime ne başkasına kafi gelmemesinden yoruldum. Öyle bulandı ki aklım, isteklerim ve istemediklerim birbirine girdi. Bu yüzden anlaşılamıyorum. Söylediklerim anlaşılmıyorsa da içinde bulunduğum ruh halini de mi görmüyor sevdiklerim? Ne olsaydı hayatı severdim? Kim olsaydım beni severlerdi? 

25 Şubat 2023 Cumartesi

ÇÖPLÜK



    Bir yolu muhakkak vardır da bir neticesi olur mu bilmem kendimi anlatmanın. Şimdi dönüp baktıkça ve içine düştükçe geçmişin nasıldı anımsamaya çalışıyorum sevebilmek herkesi. Her şeyden önce ve her şeyden öte kabul edebilirdim kendimi doğrusu ve yanlışı ile. Şimdi öyle bir girdap ki hatalarım bir balçık gibi sıvanıyor aklımın her yerine. Küçükken de dünyadaki en doğru duvar, en sarsılmaz güven elbette ben değildim. Lakin o zamanlar şimdiki aklımla bir çocuğa verdiğim merhameti kendi çocukluğumdan güç alarak kalbime vermeyi de ihmal etmezdim. Yetişkinlik yaşamımda yürürlüğe girdiğinden beri tedavülden kalktı kendime ve sevdiklerime verdiğim tüm aflar. İçim çöplüğe döndü biliyorum. Her günün sonunda yanlışları bir tohum eker gibi içime biriktirmekten, anlatmaya çalıştıkça düğümlenmekten, sanki bu lügatı Dünya'da yalnız ben biliyormuşum gibi kendimi kimsesiz hissetmekten çok yoruldum. Oysa bugünki kırılganlığımdan önce, henüz bu kadar beklentiye girmemişken yaratılanlardan; içimden turnalar uçardı Dünya'ya doğru. Tanrı'm senden hep bir şey istedim, ya içimden bu hırsı sök al ya da kendimi sevebilme kabiliyeti ver bana. 








13 Haziran 2021 Pazar

BULUT




Merhum ruhum! Zannettim ki yaşamak işi nefes almak kadar kolaydır. Lakin cenk edince hayatla, hem de siperin en önündeyken, öldükçe soluklanmanın; dirildikçe savaşmanın insanlarının gönlünü eğlemekten bir farkı yokmuş. Ben bu kanaatsiz irade ile yerde fani olacağıma gökte bir bulut olsaydım "yaşandı" denilen hayat hikayemde değiştirilecek çok da bir şey olmazmış. Yalnız bir şey! Tanrım, içimde dipdiri ve dimdik heybetiyle duran bu hırsı vermeseydin içime; hadi verdin diyelim, bir mücadele gücünden yoksun  bırakmasaydın beni, işte o zaman nefes alma doğallığını yaşamak olağanüstülüğüne çevirebilirdim elbet. Kendimle yaptığım şiddetli muharebemde her yanımdan bir ihtimal çekiştiriyor beni. Olmuşlar, olanlar, olması gerekenler ve olacaklar ihtilali! Her geçenin körüklediği, ve körüklendikçe vahşileşen bir ateşin ortasında yalnızca oturarak senin beni uyandıracağın mucizevi sabahı bekliyorum. 




Yaşadığım bu duyguların sebebi ve öldürdüğüm tüm güzel geleceklerin faili bensem de bu gece bana yardım ve yataklık eden Chopin'dir. 




19 Mayıs 2020 Salı

ARZU


Hür olmak iradesi öyle deli akıyor ki kanımda bir anlık cesaret hayata bilmediğim bir şehirde yeniden başlama kudreti verebilir. Ben yıkılmaktan korkmuyorum, yıldırılmak ürpertiyor içimi. Sahip olduğum bir şey yok kaybetmek üzere olduğum gençliğimden başka. Yaşamak ve hayatta kalmak telaşı öyle çekiyor ki ellerimden gençliğimi, bir sabah üç çocuğumun okula gitme hengamesini izlemekten korkuyorum. Bir yuva, üç çocuk vaat eden on sene aslında çok şey kaybettirmiştir bir yerden bir yere kaçmaya çalışırken sürüklenmişsen. Ve bir yuva üç çocuk vermiş on sene belki de çok şey kazandırmıştır şuurla ait olabildiysen. Bir cebiri yok zamanın. Bir celladı mevcut ama. Öldürüyor içimdeki "ben" olma arzusunu. Bu dünya hayatında günümüz sayılı madem, şuursuzluğumla yaptığım hataları gayretimle onarırken tüketmek isterim. "Olmak" arzuyla yanıp kavruluyor içim. Edilgen değil etken yürümek için çırpınıp duruyorum ergenliğimden bu yana. Hırçınlık değil, itaatsizlik; inat değil tutku içimdeki hırsın adı.
Her gece yok olmak düşüncesiyle girdiğim yataktan her sabah mutlu olma kaygısıyla kalkıyorum. Fakat unutmuyorum yine yeniden dirayetle kendime çizeceğim yolu. Ötelenir, ertelenir ama yok olmayacak kadar kuvvetli içim...

9 Eylül 2019 Pazartesi

YENİ DÜNYA


Serseri kurşundan az efendi ve fizik kurallarından bir hayli uzak bir dünya yaratırdım eğer Tanrı ben olsaydım. Tüm göğü dağlara taşıtmazdım da mesela bazen bu alemin sütunu gökyüzüne akan dereler olurdu. Kainatın kusursuz güzelliğinden değil de hiçbir aklın kestiremediği bir sonraki anın belirsizliğinden bahsederdi kullarım. Hatta belki bu düzensizlik fevkalade bir adaleti getirirdi. Yani üzülen sonsuza kadar yas tutmazdı da bazen güçlüler de kaybedebilirdi. Kullarım o zaman razı olurdu benden ve belki affedebilirlerdi onları bu sürgüne gönderdiğim için. Ve ben bir yaratıcı olsaydım seni yaratırdım tüm sürrealistliklerden daha romantik bir akımla. Göğün dağın eteklerine boşaldığı bir gece "ol" derdim mutlaka sana. Teninin toprak rengi bundan kaynaklanırdı şüphesiz ve böylece zaman zaman peydah olan gözlerinin nemini de anlayabilirdin. Seyreltirdim dünyadaki gereksiz kalabalığı. Hala keşfedilmemiş bile olabilirdi Amerika ve bilhassa senin için var ettiğim alacakaranlığı yarıp da odana giren güneşi seyretmek daha kıymetli olurdu beton yığınlarına hayret etmekten. Vaat etmezdim ne ödülü ne cezayı. Dökülen yaş yere düşmezdi de göğe çıkardı belki onca sabrı ve acıyı taşıması uğruna. Ve tanrı olsaydım beni yaratmazdım, yaratsam bile karşına çıkarmazdım asla. İkinci bir Adem ve Havva gurbetine ihtiyaç olmazdı benim dünyamda. 

9 Temmuz 2019 Salı

MÜSTAKİL HAYAL




Müstakil bir hayal kurdum içimde. Yıkılsa acıtmaz canımı ama var oldukça bahçesine defneler ekeceğim. Madem bir hayal kurdum ve içten içe orada var oldum mutluluklarımı minnetsiz, acılarımı kimsesiz yaşamak ne tevafuk eseridir ne de tesadüf. Tırnaklarımda izi var kazdığım toprakların, sürdüğüm sefalardan kahkahaya boğulduğum çok oldu. Ne aldım ve ne verdiysem terazinin adaletine hiç hile karışmadı. Bu gece vicdanım er meydanı sayılır. Bir bebek ölüsü kadar ızdıraplı ve masumum, bir katil idamı kadar kötü ve adaletliyim. Tek bedende bir, bir ruhta ikiyim. İyi yanlar herkesin ortak paydasıdır bilirsin. Fiilen kimse sergilemez insan sevgisini ama sorsan herkes iyi niyetinden ölmektedir. Bu yüzden yaptığım en büyük yanlışları kazanılmış en yüksek mertebeymiş gibi bağrıma bastım. Külfetini ben çektiysem yargısını başkasına bırakmadım. Sanma ki yaslandığım ne varsa yıkılışının ardından ısrarla ayağa kalkıp güldüysem bu mutluluk bir rastlantıdır. Bir evveliyatı var bu hissin. Arşa değen hayallerim, kalabalık rüyalarım vardı. Hayallerimi yıktılar, kalabalığı ben dağıttım. 
Müstakil bir hayal kurdum içimde. 
Orada yaşamak bir duvara en sevdiğin resmi asmak için çivi çakmak gibidir. 
Orada yaşamak sere serpe büyümüş bir defneyi nisan akşamlarının birinde budamak gibidir. 

22 Mart 2019 Cuma

MÜLKİYETSİZ


Bir salonu var içimin yüksek tavanlı. Alçak onurlu kim varsa gurur duyarım kendilerine Tanrı misafiri demekten ve yeğlerim kendilerinin yarattığı sahte duyguları yalnızlığın verdiği sahici hissizliğe. Ben kıymetli ya da kıymetsiz dolmak için var olmuş bir sandıktan başkası değilim.  Cevizden tenim. Emek emek oydular gençliğimi. İçimi en çok sığ kalabalıklarla doldurarak boşalttılar. Mazinin üstüne bunca toprak atmadan evvel ruhum vardı, canımın acıdığını da bilirdim yüzümün güldüğünü de. Manâ vardı tüm insani duyguların, ben insanken. Mülk yaptılar beni, mülkiyetsiz kaldım. 
Görüyorsun odanın köşesinde duran eski bir ahşaptan ibaretim artık. Unuttular içime koydukları gençliklerini, unuttular bir bir işlenmiş hayallerini. Ben onların genç kızlık hevesi, ben onların evde kalma korkusuydum. Ürktükleri ne varsa hepsi tıka basa içimde, içimde ne varsa hepsinden ölesiye kaçıyorlar. Herkes unutur, insanlar ölür ve şu balkondaki çiçekler solar. Bir ben dururum unutulmuşluğumla bu köşede ve hatırlarım ellerimi nasıl kestiniz, kalbimi nasıl kırdınız. Unutmam bir marangozdan hallice beni nasıl mülkten ibaret yaptınız.  
Etekleri zil çalan bir kız çocuğundan başkası değildim o neşteri göğsümün tam orta yerine ve apaçık sırtımdan vururmuşçasına sapladığınızda. Siz benim neşe ne demek, hüzün ne demek bilen kalbimin ölümüne alenen yardım ve yataklık ettiniz.