22 Mart 2019 Cuma

MÜLKİYETSİZ


Bir salonu var içimin yüksek tavanlı. Alçak onurlu kim varsa gurur duyarım kendilerine Tanrı misafiri demekten ve yeğlerim kendilerinin yarattığı sahte duyguları yalnızlığın verdiği sahici hissizliğe. Ben kıymetli ya da kıymetsiz dolmak için var olmuş bir sandıktan başkası değilim.  Cevizden tenim. Emek emek oydular gençliğimi. İçimi en çok sığ kalabalıklarla doldurarak boşalttılar. Mazinin üstüne bunca toprak atmadan evvel ruhum vardı, canımın acıdığını da bilirdim yüzümün güldüğünü de. Manâ vardı tüm insani duyguların, ben insanken. Mülk yaptılar beni, mülkiyetsiz kaldım. 
Görüyorsun odanın köşesinde duran eski bir ahşaptan ibaretim artık. Unuttular içime koydukları gençliklerini, unuttular bir bir işlenmiş hayallerini. Ben onların genç kızlık hevesi, ben onların evde kalma korkusuydum. Ürktükleri ne varsa hepsi tıka basa içimde, içimde ne varsa hepsinden ölesiye kaçıyorlar. Herkes unutur, insanlar ölür ve şu balkondaki çiçekler solar. Bir ben dururum unutulmuşluğumla bu köşede ve hatırlarım ellerimi nasıl kestiniz, kalbimi nasıl kırdınız. Unutmam bir marangozdan hallice beni nasıl mülkten ibaret yaptınız.  
Etekleri zil çalan bir kız çocuğundan başkası değildim o neşteri göğsümün tam orta yerine ve apaçık sırtımdan vururmuşçasına sapladığınızda. Siz benim neşe ne demek, hüzün ne demek bilen kalbimin ölümüne alenen yardım ve yataklık ettiniz.  

2 yorum:

  1. Bir yanım hayran oldu sana; diğer yanım, burada yazanların gerçek olma ihtimalini düşünmek istemiyor...

    (insan pişiyor hiç durmadan.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle uzun zaman olmuştu ki benim için buralara uğramayalı. Ve yorum kısmına girdiğimde boş görmenin hüsranını yaşamaktan yılmıştım, ta ki yorumunuzu görene kadar. Hoşbuldum :)

      Sil