2 Nisan 2025 Çarşamba

KELEBEĞİ BEKLEMEK

     


    Kozanın içindeki bir kelebek, iki dağın arasında doğmayı bekleyen gün doğumu, dalında açmayı bekleyen limon tomurcuğu, yaza duyulan özlem, kavuşmaya gün sayan tüm hasretler; içimi kıpırdatan tüm heyecanlarda sen varsın güzel kızım. Ben tattım sanıyordum sevmek ve sevilmek duygusunu. Seninle bambaşka bir duygu düştü içime, iyi ve kötü tüm duyguları içinde barındıran. Sana bir şey olacak korkusu içimi kemirip dururken, gecenin bir yarısı sebepsizce uyandığımda dahi, ya da babanın yüzünü seyre daldığımda aklımdaki tek düşünce sensin artık. Sanki bu dolunay, bu güneş ve yıldızlar senden önce yalnızca fotoğraftı da şimdi gerçeğini seyrediyorum. Sen henüz benimle bir bedendeyken kalbimi böyle büyüttüysen kokunu duyduğumda o sevgi hangi evrene sığar, bilemiyorum. Şimdi sen öyle minik ama benden güçlü, öyle hafif ama o kadar kıymetlisin ki senin sevgine layık olabilmek hayattaki en büyük sınavlarımdan biri olacak. Seni şimdiye kadar kimseyi ve hiçbir şeyi sevmediğim bir biçimde seviyorum, senin beni sevdiğini de çok derinlerde hissediyorum. 

İyi ki varsın minik kelebeğim, Baban ile seni bekliyoruz.   



Bu dünyada yok bir eşi...

28 Şubat 2025 Cuma

KIZIMI BEKLERKEN



    
Bunca zaman sonra bu yazı, henüz hakkında tek satır dahi yazılmaya cesaret edilememiş; güzelliğinin verdiği ağırlıktan taşınması en zor armağana...
    Güzel kızım her şeyden önce bilmelisin ki birbirini çok seven bir anne ve babanın, isteği ancak bir o kadar sana layık olamama korkusu ile dünyamıza geliyorsun. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu korkunun ana kaynağı benim. Gün gelir de senden kıymetsiz insanlar için senin kalbini kırar mıyım, sana yetebilmek çabasında kendimi yetersiz hisseder de bundan seni sorumlu tutar mıyım diye düşündükçe o kaygılara kapılıp sürükleniyorum. Büyüdüğünde olur da denk gelirsen annenin internetin derinliklerine sana miras gibi bıraktığı bu yazıya, bil ki şu an ve her zaman seni çok seviyor olacağız. 
    Çocukluğum diyebileceğim bir yaştan beri babana duyduğum hayranlık hayatımın en temel mutluluğu ve acısıydı. Zaman zaman umudumu yitirdiğim bu aşkta elimi tuttuğu günden itibaren baban bir gün olsun pişmanlığını yaşatmadı. Eskiden onunla bir hayat kurmanın mucizevi olduğunu düşünürdüm, sen asıl mucize olanın kendin olduğunu kanıtladın. Baban varlığını uzun zamandır bekliyordu, ben hala hayatın bizi seninle ödüllendirdiğini idrak etmeye çalışıyorum. Seni sevgi, korku, sabırsızlıkla bekliyoruz. Şimdiden yapacağımız her acemilik için özür dilerim. Sen benim bu kaygılar içindeki en büyük kurtarıcım olacaksın biliyorum. Ve seni fikirlerimiz ayrı düştüğünde de çok seviyor olacağız. Bizim de hangi yaşta olursak olalım sen tarafından sevilmeye çok ihtiyacımız var. İyi ki varsın annecim. 

26 Eylül 2023 Salı

KIZIP, KÜSEMEYENLERE; BANA



Sırtım hiç sıvazlanmamış gibi takdir görmeyi arzulamaktan ileri gitmiyor insani duygularım. Bu yüzden dönüp dönüp kendime kızmaktan, hatayı hep kendimde aradığım halde bunun kavgasını hayatımdakilerle yapmaktan pahası ne olursa vazgeçemedim. Etrafımdakileri kırdıkça ben mi kırıldım, yoksa onları var olan kırıklarıyla gördükçe kendime benzetip şartları denk mi saydım bilmiyorum. Keşke kızmak kadar küsmeyi de öğrenmiş olsaydım. Belki o zaman "benim derdim bu" diye diye sağa sola çarpmaktan ne kendim yorulurdum ne de çarparken yıktıklarımdan mesul olurdum. Yoruldum. Gönlüm her şeyi isterken  yetemediklerimden, yaptığım kadarının ne kendime ne başkasına kafi gelmemesinden yoruldum. Öyle bulandı ki aklım, isteklerim ve istemediklerim birbirine girdi. Bu yüzden anlaşılamıyorum. Söylediklerim anlaşılmıyorsa da içinde bulunduğum ruh halini de mi görmüyor sevdiklerim? Ne olsaydı hayatı severdim? Kim olsaydım beni severlerdi? 

25 Şubat 2023 Cumartesi

ÇÖPLÜK



    Bir yolu muhakkak vardır da bir neticesi olur mu bilmem kendimi anlatmanın. Şimdi dönüp baktıkça ve içine düştükçe geçmişin nasıldı anımsamaya çalışıyorum sevebilmek herkesi. Her şeyden önce ve her şeyden öte kabul edebilirdim kendimi doğrusu ve yanlışı ile. Şimdi öyle bir girdap ki hatalarım bir balçık gibi sıvanıyor aklımın her yerine. Küçükken de dünyadaki en doğru duvar, en sarsılmaz güven elbette ben değildim. Lakin o zamanlar şimdiki aklımla bir çocuğa verdiğim merhameti kendi çocukluğumdan güç alarak kalbime vermeyi de ihmal etmezdim. Yetişkinlik yaşamımda yürürlüğe girdiğinden beri tedavülden kalktı kendime ve sevdiklerime verdiğim tüm aflar. İçim çöplüğe döndü biliyorum. Her günün sonunda yanlışları bir tohum eker gibi içime biriktirmekten, anlatmaya çalıştıkça düğümlenmekten, sanki bu lügatı Dünya'da yalnız ben biliyormuşum gibi kendimi kimsesiz hissetmekten çok yoruldum. Oysa bugünki kırılganlığımdan önce, henüz bu kadar beklentiye girmemişken yaratılanlardan; içimden turnalar uçardı Dünya'ya doğru. Tanrı'm senden hep bir şey istedim, ya içimden bu hırsı sök al ya da kendimi sevebilme kabiliyeti ver bana. 








13 Haziran 2021 Pazar

BULUT




Merhum ruhum! Zannettim ki yaşamak işi nefes almak kadar kolaydır. Lakin cenk edince hayatla, hem de siperin en önündeyken, öldükçe soluklanmanın; dirildikçe savaşmanın insanlarının gönlünü eğlemekten bir farkı yokmuş. Ben bu kanaatsiz irade ile yerde fani olacağıma gökte bir bulut olsaydım "yaşandı" denilen hayat hikayemde değiştirilecek çok da bir şey olmazmış. Yalnız bir şey! Tanrım, içimde dipdiri ve dimdik heybetiyle duran bu hırsı vermeseydin içime; hadi verdin diyelim, bir mücadele gücünden yoksun  bırakmasaydın beni, işte o zaman nefes alma doğallığını yaşamak olağanüstülüğüne çevirebilirdim elbet. Kendimle yaptığım şiddetli muharebemde her yanımdan bir ihtimal çekiştiriyor beni. Olmuşlar, olanlar, olması gerekenler ve olacaklar ihtilali! Her geçenin körüklediği, ve körüklendikçe vahşileşen bir ateşin ortasında yalnızca oturarak senin beni uyandıracağın mucizevi sabahı bekliyorum. 




Yaşadığım bu duyguların sebebi ve öldürdüğüm tüm güzel geleceklerin faili bensem de bu gece bana yardım ve yataklık eden Chopin'dir. 




19 Mayıs 2020 Salı

ARZU


Hür olmak iradesi öyle deli akıyor ki kanımda bir anlık cesaret hayata bilmediğim bir şehirde yeniden başlama kudreti verebilir. Ben yıkılmaktan korkmuyorum, yıldırılmak ürpertiyor içimi. Sahip olduğum bir şey yok kaybetmek üzere olduğum gençliğimden başka. Yaşamak ve hayatta kalmak telaşı öyle çekiyor ki ellerimden gençliğimi, bir sabah üç çocuğumun okula gitme hengamesini izlemekten korkuyorum. Bir yuva, üç çocuk vaat eden on sene aslında çok şey kaybettirmiştir bir yerden bir yere kaçmaya çalışırken sürüklenmişsen. Ve bir yuva üç çocuk vermiş on sene belki de çok şey kazandırmıştır şuurla ait olabildiysen. Bir cebiri yok zamanın. Bir celladı mevcut ama. Öldürüyor içimdeki "ben" olma arzusunu. Bu dünya hayatında günümüz sayılı madem, şuursuzluğumla yaptığım hataları gayretimle onarırken tüketmek isterim. "Olmak" arzuyla yanıp kavruluyor içim. Edilgen değil etken yürümek için çırpınıp duruyorum ergenliğimden bu yana. Hırçınlık değil, itaatsizlik; inat değil tutku içimdeki hırsın adı.
Her gece yok olmak düşüncesiyle girdiğim yataktan her sabah mutlu olma kaygısıyla kalkıyorum. Fakat unutmuyorum yine yeniden dirayetle kendime çizeceğim yolu. Ötelenir, ertelenir ama yok olmayacak kadar kuvvetli içim...

9 Eylül 2019 Pazartesi

YENİ DÜNYA


Serseri kurşundan az efendi ve fizik kurallarından bir hayli uzak bir dünya yaratırdım eğer Tanrı ben olsaydım. Tüm göğü dağlara taşıtmazdım da mesela bazen bu alemin sütunu gökyüzüne akan dereler olurdu. Kainatın kusursuz güzelliğinden değil de hiçbir aklın kestiremediği bir sonraki anın belirsizliğinden bahsederdi kullarım. Hatta belki bu düzensizlik fevkalade bir adaleti getirirdi. Yani üzülen sonsuza kadar yas tutmazdı da bazen güçlüler de kaybedebilirdi. Kullarım o zaman razı olurdu benden ve belki affedebilirlerdi onları bu sürgüne gönderdiğim için. Ve ben bir yaratıcı olsaydım seni yaratırdım tüm sürrealistliklerden daha romantik bir akımla. Göğün dağın eteklerine boşaldığı bir gece "ol" derdim mutlaka sana. Teninin toprak rengi bundan kaynaklanırdı şüphesiz ve böylece zaman zaman peydah olan gözlerinin nemini de anlayabilirdin. Seyreltirdim dünyadaki gereksiz kalabalığı. Hala keşfedilmemiş bile olabilirdi Amerika ve bilhassa senin için var ettiğim alacakaranlığı yarıp da odana giren güneşi seyretmek daha kıymetli olurdu beton yığınlarına hayret etmekten. Vaat etmezdim ne ödülü ne cezayı. Dökülen yaş yere düşmezdi de göğe çıkardı belki onca sabrı ve acıyı taşıması uğruna. Ve tanrı olsaydım beni yaratmazdım, yaratsam bile karşına çıkarmazdım asla. İkinci bir Adem ve Havva gurbetine ihtiyaç olmazdı benim dünyamda.